AĞLAMAK

Yaşamın en büyük çilesini, derdini, sıkıntısını çeken kadınlar; naif ve duygusal yapılarına rağmen güçlü olmak zorunda kalıyor. Kendisinden çok evini, geçimini, çocuklarını ve eşini düşünmek durumunda bırakılıyor. Belki de kadının en ciddi sorunlarından birisi de kendi kimliğinin farkında olamayışıdır. O kadar çok kimliğe sahip ki, anne, eş, çalışan, evinin hizmetçisi, gelin… aynı anda onlarca işi bir arada yapmak zorunda kalan özel varlıklar. Bunca kimliğe sahipken kendi kimliğini yani özünü unutuyor veya ihmal etmek zorunda kalıyor. Zamanı kalmıyor kendisi ile ilgilenmeye çünkü saçını süpürge etmekle meşgul. O kadar çok sorumluluğu var ki!

Kadınların şikâyetçi olduğu konuların başında da mutsuzluk gelir. Çok fazla kimliğe sahip, omuzların da ki ağır yüke ve birde güçlü kadın olma zorunluluğuyla mutlu olabilmesi mümkün mü? Bu kadar ezilen, hor ve eksik görülen, hırpalanan ve hayatın bütün eziyetini çeken kadına “neden mutlu olamıyorsun?” Sorusu sorulabilir mi? Toplumumuzda kadının birey olduğu maalesef unutturuldu.

Her ne olursa olsun öncelikle kadın bir insandır, bireydir ve onun da duyguları, hisleri ve kendi özel hayatı vardır. O’nun da kendi dünyası, hayalleri ve hedefleri var. Fakat toplum bunu görmezden geliyor çünkü kadından beklenti çok fazla. Erkek, kadından bütün ihtiyaçlarını karşılamasını bekliyor. Çocuk, annem benim bütün her şeyimle ilgilensin. Çalışıyorsa işyerinin bütün sorunlarıyla yine kadın ilgilensin ve mesaisi bitince ikinci işine yani evdeki işlerini de eksiksiz bir şekilde yapsın. Kısacası kendinden başka her şeyle ilgilensin ve bütün sorunların üstesinden gelsin. Bu kadar zorluğa yine de göğüs geriyor kadınlarımız, güçlü olmaya ve her zaman ayakta durmaya çalışıyor. Fakat bu güçlü kadın imajı kadını içten içe tüketiyor çünkü kendisiyle yeterince ilgilenemiyor. Birde sevdiklerinden ilgi ve sevgi göremiyorsa birçok duygusal sorun yaşamaya elverişli bir yapıda olanlar derdin ve çilenin en büyüğünü çekiyor. Aslında sorunların her biriyle teker teker ilgilenir fakat bunun karşılığında beklediği tek şey “ilgi ve sevgidir.” Eşinin, arkadaşının veya büyüklerinin ilgisine, şefkatine ve sevgisine ihtiyaç duyar. Bu güzel duyguları karşılandığında kadın ailesine ve topluma gerçekten inanılmaz bir değer katar. Morali ve motivasyonu çok daha güçlenir, duygularını rahatlıkla kontrol eder ve özünü hisseder. Bir birey olduğunu hissettikçe kadın daha da güçlenir.

Allah, kadınları gerçekten özel yaratmıştır. Yaşamın tüm ağırlığını taşıyabilecek gücü varken aynı zamanda teselli edebilecek yumuşak bir kalbi de vermiştir. Doğum acısına dayanabildiği gibi doğurduklarının nankörlüğüne de katlanabilecek güç vermiştir. Etrafın da ki kişilerin dayanacak gücü kalmadığında onları ayakta tutabilecek azme sahiptir. Ailesinden herhangi birisinin hastalandığında yorulmayacak kadar enerji bahşetmiştir Mevla. Çocukları ne kadar incitse de onları bağrına basacak sevgi ve şefkat duygusuyla kaplamıştır. Eşlerini her türlü kusurlarına rağmen sevme ve sayma gücü vermiştir. Ailesi için kendilerinden bile vazgeçebileceği fedakâr bir yapıyla yaratmıştır. Belki de en güzeli ihtiyaçları olduğunda kullanabilecekleri ağlama hissini vermiştir. Her ne kadar bizler ağlamayı zayıflık olarak görsek de güçlü kadının ilacıdır. Yorulduğunda, tükendiğinde veya hüzünlendiğinde imdadına yetişir ağlama hissi. Gülen kadın rahatlamış gibi görünse de ağlayarak rahatlar ve toparlanırlar. Bu kadar zorluğun üstesinden gelmeye çalışırken kırılgan bir yapıya sahip oldukları için gözyaşı onların ilacı ve en iyi dostu olur. Kendisini yalnız hisseden kadının arkadaşı, yoldaşıdır ağıt. “Ağlayan kadın zayıf kadındır” diye yanlış bir düşünceye sahip olsak da onlar ağlayarak güçlenir. Ağladığı için güçlü ve azimlidir. Gözyaşı akıtabilmek en büyük şansıdır bir insanın çünkü ağlayamayan bir kişi katılaşır, ruhunu, duygularını ve özünü kaybeder. Farkında olmadan kendisine zarar verir hatta etrafın da ki herkesi inciterek yalnız kalmaya başlar. Yaşamını kendi eliyle zorlaştırır, dünyadayken cehennemi yaşamaya başlar.

Oysa gözyaşı insanı temizler, kalbine abdest aldırırmış. Birçok olumsuzluktan arınmaya yardımcı olur. Yorulan ve zorlanan insanların en büyük desteği olur. Bir kadın ağlıyorsa zayıflığından değil tekrardan toparlanmak içindir. Kendisini güncelleyerek, yeniden motive ederek ve moral depolayarak hayata kaldığı yerden devam edebilmek için ağlamıştır. Kadın olduğunu hatırlamak ve duygularını doyasıya yaşamak içindir. Ağladığında acısını dindirir, kendine gelir ve ardından hiçbir şey olmamış gibi yaşamını idâme ettirir. Bir kadın çok gülüyorsa sorunlarını gizliyordur fakat ağlıyorsa yorulduğunu ifade ediyordur. Her insan duygularını olduğu gibi yaşayabilmeli ki huzur ve mutluluğu kendi özünde hissetsin. Sevindiğiniz de, hüzünlüyken, acı çekiyorsanız ya da gururlandığınız da kolaylıkla ve sevgiyle ağlayın. Ağlamak siz kadınların gizli hazinesi, ihtiyaç olduğunda ilacıdır. Gülmek ne kadar doğalsa ağlamak da en az o kadar doğal ve samimidir.

#mustafatürkmen

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.