NEDEN SÜREKLİ HASTAYIZ?

İnsanoğlu var olduğundan beri her çağın belirgin hastalıkları olmuştur ve bu sorunları aşabilmek için insanlık çok yoğun mücadeleler vermiştir. Günümüzde de insanların üstesinden gelmekte zorlandığı, birlikte yaşamak zorunda kaldığı birçok hastalık mevcuttur. Kanser, şeker, kalp rahatsızlıkları, beyin ve göz sorunları, stres ve duygusal sorunlar bunlara birer örnektir. Günümüzde bu kadar üst seviyede teknoloji ve bilgiye sahip olmamıza rağmen tıp bazı konularda aciz kalmaktadır. Hekimlerimizin ve bilim adamlarımızın bu konuda ki yoğun çabaları da takdire şayandır. Ancak bizim en ciddi sorunlarımız, bilinen hastalıklara yakalanmamıza rağmen bir türlü pençesinden kurtulamamak, ömür boyu bu sorunla yaşamak işin en üzücü tarafı değil mi?

Tedavisi mümkün olan birçok hastalık bir kere bizi yakalamışsa bir daha yakamızı bırakmıyor. Midesinden şikâyetçi bir kişi tedavi edici ilaçları kullanmasına rağmen bazı dönemlerde hastalığı yeniden nüksedebiliyor. İlaçların yetersizliğine inanan bazı kişiler de bitkisel tedavi, enerji, şifalı taşlar deneyerek hastalıktan kurtulmaya çalışıyor. Çok yoğun başı ağrıyan birisi her türlü ağrı kesiciyi doktorunun tavsiyesi üzerine deniyor. Fakat ağrılar gittikçe daha da arttığı gibi süresi de oldukça uzayabiliyor. Tamamlayıcı tedaviler de denemeye başlıyor. Birilerinin tavsiyesi üzerine medidatif çalışmalar, akapunktur, şifalı taşlar ve bitkileri denemekten kaçınmıyor. Amacı şifa bulabilmek, hastalık öyle bir derttir ki insana her yolu rahatlıkla denetebilir. Bu saydığımız bütün tedaviler, tamamlayıcı tıp, enerjiler, bitkiler insana faydalıdır. Hepsinin de iyileştirici özellikleri vardır. Kullandıkça ve tavsiyelere uydukça mutlaka faydasını görür fakat belirli bir süre sonra aynı hastalık yine kendisini göstermeye başlar. İnsanın yakasını bir türlü bırakmaz. Artık kişiler o hastalığa çaresizce alışmaya başlar, birlikte yaşamayı kabullenir. Her türlü çareyi denemesine rağmen sorundan kurtulamayacağına inanır. Yaşam kalitesi gittikçe azaldığı gibi birçok aktivite de kendisini kısıtlamaya başlar. Çünkü o artık hastadır ve hastalıkla bütünleşmiştir.

İnsanlık hastalık konusunda oldukça deneyimlidir. Batı tıbbı ve doğu tıbbı bütün hastalıklar karşısında tecrübeli olduğu gibi mutlaka kendince de çözümleri mevcuttur. Ancak hepimizin ihmal ettiği farklı bir durum söz konusudur. Birçok hastalık duygusal sorunlardan ve düşünce yapımızdan kaynaklanmaktadır. Hatta sadece sebebi değil beslendiği nokta da bu yaşam tarzıdır. Aşırı öfke ve stres yaşayan kişilerin baş ağrısı çok fazladır. Duygularını, hissettiklerini, sorunlarını paylaşmayan ve sürekli içinde biriktiren kişilerin boğazı düğümlenmez mi? Ses tellerinde nodul, boğaz ve boyun ağrıları başladığı gibi bütün tedavi yöntemlerini denediği halde şifayı bulmakta zorlanabilir. Aşırı korkuyla yaşayan, korkularının etkisinden kurtulamayan kişiler de mide ve bağırsak sorunları yaşaması son derece normaldir. Bel, kemik ve bacak ağrıları olan ve bir türlü bu sıkıntıları aşamayan kişiler de dikkat edin çok fazla yükleri ve sorumlulukları vardır. O sorumluluk onlara çok ağır gelir, taşımakta zorlanır ve bu hastalıkları yaşamasına sebep olduğu gibi tedavi olsa bile her fırsatta ağrıları kendisini gösterebilir. Bizlerin şifa ararken ihmal ettiği en önemli nokta bu tedavi ve tamamlayıcı yöntemleri uygularken hastalığa neden olan düşünce ve duygu durumlarını değiştirmiyoruz. Kendimizi, eksik ve yanlış hislerimizi iyileştirmeden şifa aramaya devam ediyoruz. Eğer kişi, aşırı kaygı ve korkularından dolayı midesinden sıkıntı yaşıyorsa uygulanan tedaviyle birlikte bu korku ve kaygılarından arınmadan kesin tedaviye ulaşma oranı oldukça düşüktür. İlaçlar, bitkiler, taşlar, enerjiler hepside iyi gelir fakat tamamen iyileşebilmek için o hastalığın sebebi olan düşünce ve duygudan da tamamen arınmak gerekir.

Stres, sizin yaşamınızı kontrol etmeye başladığı anda birçok bedensel sorunu da beraberinde getirir. Siz en güzel şekilde tedavi olmaya çalışsanız da istediğiniz şifaya kavuşamazsınız. Bu tedavileri uygularken aynı zamanda da stresi kontrol etmeyi, huzurlu ve sakin bir zihne kavuşmayı başarmalısınız. Dinginliğin ve huzurun sayesinde stres ve öfkeyi rahatlıkla kontrol ederek yaşamış olduğunuz bütün baş ve göz ağrılarının azaldığını kesinlikle göreceksiniz. Nefes darlığı veya sırt ağrılarınız varsa ve iyileşmekte güçlük çekiyorsanız; sevgisizlikten kurtularak bütün kalbinizde hissedeceğiniz sevgi ve şefkat özlediğiniz sağlıklı bedene kavuşmanıza yardımcı olacaktır.

Günümüz de ki en büyük sorunlardan biriside maddi sıkıntılardır. Bu sorun, insan hayatını o kadar yoğun bir şekilde etkiliyor ki birçok bedensel ve ruhsal sıkıntıları da beraberinde getiriyor. Kişi, kendisini aşırı sıktığı ve geleceği için aşırı kaygılandığından dolayı kabızlık, basur, bel fıtığı ve kemik ağrıları sorunlarıyla da baş başa kalıyor. Bu hastalıktan kurtulmak için bütün tedavi yöntemlerini deniyor fakat etkisi altında kaldığı aşırı kaygıdan arınmadığı sürece bu hastalıklar da onun yakasını bırakmayacaktır. O halde sağlık için işe kendimizden başlamak durumundayız. Hayata bakışımızı, düşünce yapımızı, davranış ve tutumlarımızı güncellemeliyiz. Bizi kontrol eden olumsuz duyguları biz kontrol edebilmeliyiz. Gerçek anlamda şifa ruhun derinliklerindedir. Ruhunuzu şükürle, duayla, iyilikle ve sevgiyle besledikçe bu durum duygularınıza, düşüncelerinize de yansıyacaktır. Ruh, duygu ve düşünceler kendini yeniledikçe, manevi doyuma ulaştıkça bedende kendiliğinden bunlara ayak uyduracaktır. Çünkü hepsi bir bütündür ve birbirine bağlıdır. O halde şifa için sadece bedeni değil aynı zamanda düşünce ve duygularımızı iyileştirdiğimiz gibi ruhumuzu da ihmal etmemeliyiz. İnsanın yaradılışında bütünlük vardır ve sağlık için bu bütünü şifalandırmak zorundayız. Sevgiyle ve sağlıkla esenlikler dilerim.

#mustafatürkmen

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.