BİTMEYEN MASAL

Dayımın, “Çocukluğumuzda hayran hayran dinlediğimiz, şimdi ise kahkahalarla “ne safmışız” diye hatırladığımız” diyerek anlattığı efsane masal;

“Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, ben anamı beşiğinde tıngır mıngır sallar iken, annem düştü beşikten, babam düştü eşikten, dolapta bir patırtı, yoğurt üstüme atıldı, anam kaptı maşayı, babam kaptı meşeyi, dolandırdılar bana dört bir köşeyi, o hızla evden çıktım, az gittim uz gittim, dere tepe düz gittim, altı ay bir güz gittim, lale sümbül saçarak, çay kahve içerek, konup göçerek… Arkama dönüp baktım, bir arpa boyu yol almışım. Dereleri geçtim, tepeleri aştım, döndüm baktım 4 avcı. Biri kör, biri tüfeksiz, biri topal, biri çıplak. Kör olan, bitmedik çalı dibindeki doğmamış tavşan yavrusunu görür, tüfeksiz vurur, topal koşarak alır, çıplak da cebine koyar. Az giderler uz giderler, dere tepe düz giderler, bir köye varırlar, köyde ağaçsız bir ormanın içinde üç duvarı yıkık bir duvarı olmayan ev bulurlar. Evin olmayan kapısından içeri girerler. Mutfakta ikisinin dibi düşük biri yok üç tencere bulurlar. Dibi düşük tencereyi alırlar, ağaçsız ormandan odun kesip getirirler, büyükçe bir ateş yakıp, dipsiz kuyudan su çektikten sonra doğmamış tavşan yavrusunu içine koyarlar. Kaynatırlar kaynatırlar pişiremezler, yerler yerler doymazlar, yerler yerler bitiremezler. Kokuyu alan köylüler gelirler, pişmemiş yemeği gören köylülerden biri tencereyi kaptığı gibi koşar, tam köprüden geçerken bir ses duyar “vırak vırak”, o da anlar bırak bırak…

Hiç olmayan hikâyenin bitmeyen sonunu hayal gücünüze bırakıp, iyi uykular dilerim…

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.