DİN’DE, İHTİLAFLARDA, HÜKÜM, YALNIZ ALLAH’A AİTTİR.

İnsanın  aklı  ve  yorumlarıyla  çözemeyeceği  konuları  Allah’ın  kitabı  Kuran’la  çözülmesi  gerektiğini  ayetlerle  insanlara  hatırlatıyor.  Bunu  yaparken  1) Allah’ın  emri  Kuran’a,  2) eğer  Peygamber  hayatta  ise  ondan  öğrenmeye,     3) Peygamberin  bizzat  bulunmadığı  yer  ve  zamanlarda  ise  Peygamberin  tebliğ  ettiği  Kuran’a  baş  vurulur.  Bunu  şu  ayetlerden  anlıyoruz.                     42/ Şura  10.  “ Ayrılığa  düştüğünüz  herhangi  bir  konuda  hüküm  vermek  yalnız  Allah’a  aittir.  İşte,  bu  Allah  benim  Rabbimdir,  Allah’a  dayandım  ve O’na  yönelirim.”       16/ Nahl  64.  “ Biz  bu  kitabı  Kuran’ı  sana  sırf  hakkında  ihtilafa  düştükleri  konuları  insanlara  açıklayasın  ve  iman  eden  bir  topluma da  hidayet  ve  rahmet  olsun  diye  indirdik.”  Yine  4/ Nisa  59.  “ Ey  iman  edenler!  Allah’a  itaat  edin,  Peygambere  ve  sizden  olan ulil emre  idarecilere de  itaat  edin.  Eğer  bir  hususta  anlaşmazlığa  düşerseniz  Allah’a  ve  ahrete  gerçekten  inanıyorsanız  o’nu  Allah’a  ve  Resule  götürün,  bu  hem  hayırlı,  hem de  netice  bakımından  daha  güzeldir.”   Burada  konu  Resule  götürün  demek,  eğer Resul  hayatta  ise  hiçbir  sıkıntı  söz  konusu  olamaz  ve  problem  Peygambere  arz  edilir  ona  göre  çözüm  olur.  Peki  Resul  hayatta  değilse,  o  zaman  tebliğ  ettiği,  ayetlerde de  belirtildiği  gibi  ihtilaflardan  arınmış  tek  kaynak  Kurandır,  konu  neyse  Kuran’a  göre  çözülecektir  delil  bu  ayetlerdir.  Peygamber  hayatta  iken  konu  neyse  O’na  götürülür,  ama  hayatta  değilse  son  kaynak  delilin  Kuran  olduğudur.  Peygamber  hayatta  olsa  dahi  o  konuyu  Peygamberde  Kuran’dan  çözecektir,  çünkü  “       42/ Şura  10  ve    16/ Nahl  64.  Ayetlerde  “  Bir  konuda  ihtilafa  düşerseniz  o  konunun  hükmünü  Allah’a  bırakın.”    Emri  bizlere  uyarıdır.

İnsanlar  topluluklar  halinde  yaşarlar,  bu  toplu  yaşamada  ortak  kararı,  ortak  prensipleri,  ortak  ordu  hazırlamayı,  savaş  ve  barış  kararları  gibi  işleri  hayata  geçirmek  gerekir.  Elçi,  Hz. Muhammed  kendi  döneminde  toplumun  baş  yöneticisi  idi,  ayrıca  vali  ve  ordu  komutanlarını da  atardı.  Bunlar  o  dönemin  düzenini  sağlamak  gibi  bir  fonksiyona  sahipti.  Eğer 4/ Nisa  59.  Ayeti,  elçiye  itaatten  ve  emir  sahiplerine  itaatten  dine  ilave,  farz  veya  haram  helal  koyma  yetkisi  verilmiş  olsaydı,  biri  çıkıp  aynı  mantıkla  emir  sahibi de  kendinden  evvelki  dini  hükümleri  değiştirebilir  iddiasında  bulunurdu.  O  zaman  emir  sahibi  birisi  çıkar,  zinayı,  hırsızlığı,  içkiyi,  kumarı,  orucu  ve  namazı  kaldırıyorum  bunlarda  benim  yetkilerim  diyebilirdi.

Emir  sahiplerine  itaat  edin  ayetini,  kendini  Allah  gibi  dini  hüküm  koyucu  mertebesine  çıkartırsa  o  zaman  sonuç  ne  olur  düşünelim,  şirk  olur.  Eğer  elçiye  itaat  ile,  elçi  dine  ilave  yapar,  helal  ve  haram  konur  denilir  ve  böyle  anlaşılırsa,  kendinden  sonra  gelen  idareciler  ve  o  konuyla  ilgili  kimseler de  aynı  yetkiye  sahip  olurlar.  Bu  genelde  böyle  anlaşılmış  ve  uygulama  Hz.  Peygamber,  Ebu  Bekir  ve  Ömer  zamanından  sonra  Kuran’a  zıt  ve  aykırı  işler  dine  ilave  edilmiş  ve  o  zamanın  idarecileri,  siyasi  güç  ve  konumlarını  koruyabilmek  için,  yanlarına  fetva  verecek  birçok  yalakada  bulmuşlar  o  günden  bu  güne  bu  yanlışlık  devam  etmektedir.  O  günün  yanlışlıkları  uydurma hurafelerle ( hadis adı altında) bu günlere de yol  açmıştır.  Peki  Allah’ın  emri  ne  olacak,   29/ Ankebut  51.  “ Kendilerine  okunmakta  olan  Kuran!ı  sana  indirmemiz  onlara  yetmemiş mi?  Elbette  iman  eden  bir  kavim  için  o  Kuran’da  rahmet  ve  ibret  vardır.”   43/ Zuhruf  44.  “ Doğrusu  Kuran,  sana  ve  kavmine  ( bütün  insanlığa )  bir  öğüttür.  İleride  ahrette ondan  Kuran’dan   sorumlu  tutulacaksınız.”

Tahrim  suresinde,  Peygamberin  sadece  kendisine  bir  şeyi  haramlaştırması  bile  yasaklanırken,  diğer  insanlara  ilave  haram,  helal  ve  dine  ekleme  yapılması  var  demek,  şu  mezhebe  göre  şöyle,  bu  mezhebe  göre  böyle,  şu  alime  ve  ulemaya  göre  şu  şekildir  demek  Kuran’a  ve  Allah’a  kafa  tutup  ayaklaşma  değil  de  nedir?  66/ Tahrim  1.  “ Ey  Peygamber!  Eşlerinin  rızasını  gözeterek  Allah’ın  sana  helal  kıldığı  şeyi  niçin  kendine  haram  ediyorsun.   Allah,  çok  bağışlayan  ve  çok  esirgeyendir.”  Şimdi  bunu,  yani  dinin  kaynağı Kuran  deyip  yanına da  sünnet  icma  diye  savunan  ve  inanan  zihniyet,  bu  ayetlerden  haberi mi  yok,  yoksa  acaba  kasıtlımı  yapılıyor,  bunu  Müslüman’ım   diyen  insanların  düşünüp  akıl etmesi  gerekmiyor  mu  acaba?  Hatta,   93/ Duha  7.  “ Seni  şaşırmış  bulup  ta  doğru  yola  iletmedi mi?”  yine  42/ Şura  52.  “ İşte  böylece  sana da  emrimizle  Kuran’ı  vahiy  ettik.  Sen  kitap  nedir,  iman  nedir  bilmezdin.  Fakat   biz  Kuran’ı  kullarımızdan  dilediğimizi  kendisiyle  doğru  yola  eriştirdiğimiz  bir  nur  kıldık.  Şüphesiz k,  sen  doğru  bir  yolu  göstermektesin.”  Hiç  şüphesiz  bu  ayetler,  hurafecilerin  söylemleriyle  çelişmekte  ve  hurafecileri  yalanlamaktadır.  Bu  ayetler  Peygambere  Kuran’ın  bir  benzeri,  mislinin  verildiği  izahları da  Kuran’a  ters  ve  çelişen  izahlardır.  2/Bakara  79.  “ Kitabı  kendi  elleriyle  yazıp  sonrada  az  bir  değer  karşılığında  satmak  için  bu  Allah  katındandır  diyenlere  yazıklar  olsun,  vay  elleriyle  yazdıklarından dolayı onlara, vay kazanmakta  olduklarına.” Onların delili nedir?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.