PEYGAMBERİN GÖREV SINIRI NEDİR? (11)

Genelde böyle deniliyor, tabi ki doğru yapanlar vardır, Allah onlardan razı olsun. Peygamberimiz, müşriklerle tartışırken, üç delil istenmektedir, bir tabiattan, iki kitaptan, üç bir bilgi kalıntısından. 46/Ahkaf 4, “De ki: Söylesenize, Allah’ın yanında birlikte taptığınız şeyler yeryüzünde ne yaratmışlar, göstersenize Bana. Yoksa onların, göklerde ortakları mı vardır? Eğer, doğru söyleyenlerden iseniz, bundan evvel size indirilmiş bir kitap yahut bir bilgi kalıntısı varsa onu Bana getirin.” Allah’tan delil getirmeyenler, eğer beşeri yaratılmış kullardan delil getirirlerse, bu kabul edilmeyecek ve beşeri insanların görüşleri din olarak kabul edilmiş olur ve bu Allah’a şirk ve ortak koşmak anlamı olur. Çünkü, burada Allah’ın emrine deliline uyulmuyor, delil olmayan, beşerin söylediklerine uyuluyor, Allah insanların yaratıldıkları kanun anlamındaki fıtrata kanun diyor. 29/Ankebut 52, “Kendilerine okunmakta olan Kuran’ı sana indirmemiz onlara yetmemiş mi?…”
18) Peygamberimiz, din adına, konuşur ve delili illaki, Kuran olurdu. Din adına, konuşan peygamber bile olsa Kuran’ın yani ilahi vahyin dışında konuşması olamaz, Kuran’da olanı bildirmek zorundadır. Konuşulan eğer, din konusu ise, din konusunda tek ve yetkili delil, sadece Allah’ın gönderdiği Kurandır. 6/Enam 149, “De ki: Kesin delil, ancak Allah’ındır, Allah dileseydi elbette hepinizi doğru yola iletirdi.” Allah, isteseydi, kullarını günah işlemeyecek özellikte yaratırdı. Allah, bunu istemedi, kullarını hem sevap işlemeye, hem de günah işlemeye uygun şartta yarattı. Kullara, hür, irade verdi ve Allah, kendi dileyip istemesini de, kullarının iradesine yönelik oluşturacağını açıkladı. Ancak, hayır işlere, razı oldu bunu emretti, şerre de razı olmadı bunu da yasakladı. Eğer böyle, olmasaydı o zaman imtihanın bir özeliği kalmazdı. 5/Maide 66, “Eğer onlar, Tevratı, İncili ve yine Rablerinden onlara indirileni Kuran’ı doğru dürüst okuyup uygulasalardı, şüphesiz hem üstlerinden, hem de ayaklarının altındaki yerden çıkanlardan yerlerdi. ( yani yer altı ve yer üstü/gökteki rızıklardan yiyerek mutluluk içinde yaşarlardı). Onlardan aşırılığa kaçmayan iktisatlı mutedil bir topluluk vardır, fakat çoğunun yaptıkları ne kötüdür.” Allah’ın, adaletli paylaşımını bırakıp, menfaat felsefelerine göre hareket edenler, başka, insanları ve milletleri sömürme yolunu seçtikleri için, savaş, sefalet huzursuzluk, kargaşalara sebep olmaktadırlar. Eğer, Allah’ın, adaletli paylaşımına uysalardı, yeryüzünde hiç kimse zulme uğramayacak, herkes rızkını alacak, o zamanda, gökten nimetler yağacak ve yerden de zenginlik bol alacaktı. 7/Araf 96, “O, Peygamberlerin gönderildiği ülkelerin insanları, inansalardı ve günahtan kaçınsalardı, elbette onların üzerlerine, gökten ve yerden, nice bereket kapıları açardık, fakat uymayarak yalanladılar. Biz

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.