S’ON’SUZ KASIMLARA…

Sözlerime nasıl başlayacağımı bilemeden yazıyorum bu satırları. Gözlerim bir çift mavi göze ilişiyor. Saçları; güneşi kıskandırıyor. Bakışlarındaki kararlılık damarlarında gezen Yüce Türk kanından başka bir şey olamaz. Yeniden diriliyorsun hayalimde. Afyon Ovası’ndasın şu an. Bir bozkurt misali İzmir’e doğru kovalamaya başlayacaksın birazdan Yunan’ı… Bedenen aramızdan ayrılışının 81. Yılında, her geçen gün seni; daha çok özleyerek, daha çok severek ve daha çok anlayarak geçiriyoruz günlerimizi. Ellerinde doğurduğun ve bizlere, Türk Gençliğine emanet ettiğin Cumhuriyet’in birer bekçisi olarak seni hatırlamaktan iftihar duyuyoruz. Dünya şunu bilmeli ki, bu toprak sadece bedenen aldı seni. Fikirler toprağa gömülmez, fikirler ölmekle bitmez. Aksine, her hatırlayışta bir çığlık olur. Her anışta bir yumruk olur ve balyoz misali iner, seni unutturmak isteyen her kim varsa onların üzerine. Umutsuzluk dumanlarını gözlerinden çıkan ışıkla dağıtıyoruz. İkilem de kaldığımız anda, senin de değiminle “Bir gün sözlerim ve bilim çelişirse, bilimi seçin” Hiç çelişmedin Ata’m. Aksine, senin sözlerin bilime bile yol gösterici oldu. Senin düşüncelerin nice bilim adamları doğurdu! Yine senin sözlerinle aydınlanıyoruz. Umutsuzluk prangalarımız kırılıyor. “Egemenlik verilmez, alınır” diyordun ya. Bu millet her fırsatta almayı biliyor egemenliğini. Kimseden izin almadan, senden ve senin silah arkadaşlarından duyulan feyz ile, alıyoruz egemenliğimizi. Ona pranga vurmaya çalışanlara inat. Seni sevmeyen kadınlar görüyorum. Oysa sen değil misin onlara seçme seçilme hakkını veren? Sen değil misin “Bu dünya yüzünde gördüğümüz ne varsa hepsi kadının eseridir” diyen. Kıymet bilmek, önemli şey. Parayla satın alınacak ya da sonradan edinilecek bir şey değil. Bunu anlamak ve anlamlandırmak lazım. Sen bıraktın çocukluğunu Selanik’te. Bu vatan için anneni görmedin. Bir kuru halıyı sattırıp kadına, cepheye gönderdin parasını. O halı kaç kurşun oldu da, indi Yunan’ın kafasına! Sen ki cenazesine gidemedin Zübeyde Annenin… Bir oğlu vardı onun. Bir Mustafa’sı… Şimdi bakıyorum, binlerce Mustafa, binlerce Kemal, anne diyor ona. “Bir kadın sevdim. Gençliğim Sofya’da kaldı” diye anlatıyordun en büyük aşkını. Vatan için, bizler için, barut kokusu için insan nasıl vazgeçer ki aşkından? Gençliğin kaldı belki Sofya’da ama sen milyonlarca gençlik bağışladın bu vatana! Ruhun Şad olsun. Mekanın cennet olsun. Fikirlerinin ölmediği, her geçen gün hatırlanıp anıldığı nice 10 Kasımlara… Sadece 10 Kasım’da değil, her Kasım’da…

Senin sözlerinle bitirmek istiyorum şimdi matem dolu satırlarımı. “Benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır.”

Minnetle, saygıyla, sevgiyle…

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.