TOPRAK

Maddi  çevrenin  diğer  bir  adı da  ana  sadık  yar  denilen,  bütün  canlılara Allah’ın  kanunu  ile,  barınak  veya  beslenme  kaynağıdır.  Toprağın  cana  hayat  vermesi  suyla,  suyun  hayat  verme   özelliği de  toprakla  kendini  göstermektedir.  Aynı  durum  erkekle,  kadının  kendi  özelliklerini  gösterebilmeleri  için  birbirlerine  muhtaç  olmalarına  benzer.  Toprak  ana  ifadesi  bu  bakımdan  çok  önemlidir,    3/ Ali  İmran  59. “ …Allah  ademi  topraktan  yarattı,  sonra  ona  ol  dedi  ve  oluş  sürecine  girdi.”   Topraktaki  elementlerin,  asitlerin,  gazların  su  ile  buluşması  hayatın  kaynağını,  başlangıcını  oluşturmaktadır.  Adem (a.s. )  ve  eşi  doğrudan  topraktan  yaratılmıştır,  ancak  diğer  insanlar  dolaylı olarak topraktan  gelmekteyiz. Baba  ve  annelerimizin  yediği  bitkisel  ve  hayvani  gıdalar  topraktan  gelmektedir.  Yani  Bir  insan  ilk  önce  topraktaydı,  sonra  bitkiye  geçti,  baba  ve  annesi  o  bitkiyi  yedi,  gıda  oldu,  kana,  sperme  ve  yumurtaya  dönüştü,  sperm  ve  yumurta  döllenip  insan  halini  aldı.  Baba  ve  annesinin  yediği  hayvani  gıdalar da  o  hayvanların  yediği  bitkilerden  gelmektedir.

Onun  için  Allah  şöyle  buyuruyor,   71/ Nuh 17. “ Allah,  sizi  de  yerden  ot  bitirir  gibi  bitirmiştir.”  Böylece  toprak  bütün  canlıların  çıktığı,  doğduğu,  yaratıldığı  ana  olmakta  ve  sıfatı  toprak  ana  şeklinde  olmuştur.  30/ Rum 20. “Sizi  topraktan  yaratması,  Allah’ın  varlığının  delillerindendir.  Sonra  siz,  her  tarafa  yayılan  insanlar  oluverdiniz.”   Allah  insanları  dolaylı  olarak  topraktan  yaratmış  olması,  insanın  bir  hayvandan  dönüşümlü  olarak,  yani  mutasyon  yolu  ile yaratılmadığına delil teşkil etmektedir. 18/ Kehf  37. “ Karşılıklı konuşan  arkadaşı  ona hitaben;  sen dedi, seni  topraktan,  sonra  nutfeden ( spermadan)  yaratan,  daha  sonra  seni  bir adam  biçimine  sokan  Allah’ı  inkar mı  ettin.”  40/ Mümin ( Gafir)  67. “ Sizi  topraktan,  sonra  meniden,  sonra  alakadan  aşılanmış  yumurtadan  yaratan  sonra  bebek  olarak  çıkartan,  sonra  sizi  güçlü  kuvvetli  bir  çağa  erişmeniz,  sonra  da  ihtiyarlamanız,  ki  içinizden  daha  önce  vefat  edenler de  vardır  ve  belli  bir  vakte  ulaşmanız  için  sizi  yaşatan  Allah’tır,  umulur ki  düşünürsünüz.”  Günümüzde  toprakta  maalesef  çeşitli  şekillerde  kirletiliyor.,  zehirleniyor  ve  onun  hayat  verici  özelliği  katlediliyor.  Çevreyi  korumak  için  Allah’ın  emirleriyle  bilgilenmiş  bir  toplum  ve  hukuk  kanunlarına  uygun  hareket  etmek  gerekmektedir.  Aşık  Veysel’in  dediği  gibi  bizim sadık yarimiz topraktır. Toprak  kimi zaman yar ve sofradır.

Toprak  insanlık  için  temizleyici  bir  özelliğe  de  sahiptir.  Mesela  su  bulamadığımız  zaman  toprakla  abdest  alırız,  hatta  teyemmüm  ederek  abdest  ve  boy  abdestini de  toprakla  yaparız.  Hatta  toprağı  zamanla  temizlik  aracı  olarak  bile  kulanmışlar,  bizim  küçüklüğümüzde  bir  yerimiz   kanadığı  zaman  kanayan  yerimize  temiz  topraktan  koyarak  kanın  durmasını  sağlardık  ve  kısa  zamanda yara  iyi olurdu. Bunu söylerken şimdiki hasta hane  ve  tedavilerden  vazgeçelim  anlamı  sakın ha  çıkmasın,  illaki  hasta hanelere  ve  ilaçları  kullanmaya  devam  edelim.

Toplumlar  topraklarına  sahip  çıkmak,  o  toprağı  vatan  edinmek,  o  toprak  üzerinde  bir  kültür  ve  medeniyet  geliştirmek,  kültürel  mana  vererek,  hatıralarını  o  toprak  üzerinde  yaşayarak,  maddi  anlamdan  manevi  anlama  geçirmiş  olunmaktadır.  Bu  toprakların  insanı,  asırlarca  beraber  yaşamış,  müşterek  sevinçleri  ve  üzüntüleri  beraber  paylaşmıştır.  Bu  toprakların  sesi  olmuş,  bu  topraklarda  yoğrulup,  bu  topraklarda  türkü,  şarkı  ve  ses,  yas,  dert,  neşe  ve  sevda  olunmuştur.  Bu  topraklar  sandığımız  kadar  basit  ve  kıymetsiz  değildir.  Bu  topraklar  kimi  zaman  yar,  kimi  zaman  sofra,  kimi zaman  sevdiğimize  vereceğimiz  çiçeği  bize  sunandır.  Bazen  ana,  kimi  zaman da  uğruna  can  feda   edilendir.  Bu  topraklar,  kimi  zaman  sevdamız,  kimi  zaman  ambarımız  ve  kimi  zaman  ölülerimizi  teslim  ettiğimiz  topraktır,  kimi  zaman  göz  yaşlarımızı  döktüğümüz,  kimi  zaman  çalışarak  terimizi  döküp  çalıştığımız  ve  karşılığını da  o  topraktan  aldığımızdır.

30/ Rum  41.  “ İnsanların  bizzat  kendi  işledikleri  yüzünden  karada  ve  denizde  düzen  bozuldu,  ki  Allah  yaptıklarının  bir  kısmını  onlara  tattırsın;  belki de  tuttukları  kötü  yoldan  dönerler.”  80/ Abese  24.  “ İnsan  yediğine  bir  baksın.”  80/ Abese  25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32. “ Şöyle ki:  Yağmur  yağdırarak  bol,  bol  indirdik,  sonra  toprağı  göz,  göz  yardık da  oradan  ekinler,  üzüm  bağları,  sebzeler,  zeytin  ve  hurma  ağaçları,  iri  ve  sık  ağaçlı  bahçeler,  meyveler  ve  çayırlar  bitirdik.  Bütün  bunlar  sizi  ve  hayvanlarınızı  yararlandırmak  içindir.”     Ayette  belirtildiğine  göre  insanlar  karada  ve  denizde  fesat  üstüne  fesat  çıkartmaktadır.  Toprağı  çoraklaştırıp  verimsiz  hale  getirmekteyiz,ölçüsüz  kullanılan  kimyasal  gübreler,  toprağın  üzerinde  işlenen  günahlar.  Toprak  bile  yapılan  günahı  kabul  etmeyip  rahatsız  olarak  bize  boyun  eğeceği  yerde  bizi  cezalandırmaktadır,  kimi  zaman  erozyonla,  kimi  zaman  deprem,  sel  ve  çoraklaşarak  insanlığa  ceza  vermektedir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.