ALLAH’A İMAN

Allah’a iman, O’nu bilmeğe bağlıdır. Bilinmeyene inanılmaz. Bizim Allah hakkında bildiklerimiz ise Kur’an-ı Kerim’de ve Peygamber’imizin hadislerinde verilen bilgilere dayanır. Bu bilgiler Allah’ın sıfatları ve fiilleri hakkındadır. Zatı hakkında bilgi yoktur. Yani Allah nedir? O’nun varlığını meydana getiren nedir?  Bunları bilmiyoruz. Mesela bizim varlığımızı meydana getiren şeyler et, kemik, kan… gibi şeylerdir. Bir evi meydana getirenler demir, çimento, kum, tahta… gibi varlıklardır. Ama Allah’ın zatı hakkında hiçbir bilgiye sahip değiliz. Çünkü bu konuda Kur’an’da ve hadiste bilgi verilmemiştir.

Allah’ın Varlığı:

Ortada yapılmış bir iş varsa, birde onu yapan olmalıdır. Bir kitap, yazarsız, bir ev ustasız meydana gelmez. Çünkü bunların kendi kendine olmayacağını biliriz. Gözümüzün önünde duran bu kadar varlığı da bir var edenin bulunması gerekmez mi?  işte o var eden Allah teâla’dır.

Allah’a inanan insan tertemiz bir inanca sahip olur. Gizlide ve açıkta bir fenalıkla karşı karşıya kaldığı zaman, ben Allah’tan korkarım diyerek bu fenalığı işlemekten çekinir.

Deniliyor ki görmediğimiz Allah’a nasıl inanalım?  Peki, görmediğimiz şeylere inanmayalım mı?  Şimdi soruyorum sesimiz var, sesimizi inkâr edebilir miyiz, sesimiz var ama göremiyoruz, sesimizin var olduğunu hissediyoruz.

Rüzgâr esiyor fakat gözümüzle göremiyoruz. Varlığını hissediyoruz. İnkâr edilir mi?

Teneffüs ettiğimiz hava var, ama gözümüzle göremiyoruz. Göremiyoruz diye yok sayıyor muyuz?  Hissediyoruz.

Vücudumuzda ağrı oluyor, gözümüzle onu göremiyoruz, fakat gerçek olduğunu hissediyoruz. Çoğaltabiliriz. İşte Allah’ımızı da gözümüzle göremi-yoruz fakat hissediyoruz.

Bir tarlada çok çeşitli bitkiler ve meyveler yetişiyor. Aynı havayı, aynı suyu, aynı gübreyi, aynı güneşi alan bitkiler. Allah’ımız tarafından kendilerine verilen görevi yerine getirip her meyve ve sebze kendine lazım olan vitamini, minerali topraktan alıp, kendi bünyesinde toplayıp görevi gereği insanlığa ve canlılara ikram ediyorlar. Aynı, yan yana topraktan çıkan meyve ağacı veya yeşil sebze otu, öyle bir emir almış ki Yaratanımızdan acı ayrı, tatlı ayrı, ekşi ayrı a vitamini ayrı, b, c, d vitaminleri ayrı ya da birlikte bulunuyorlar. Yemyeşil bir bitkiden rengârenk çiçekler oluyor; kırmızı, beyaz, yeşil, mor, sarı gibi çok çeşitli renkte ve kokuda tatta lezzette ürüyorlar.

Bunlar hangi fizik, hangi kimya, hangi iktisat fakültesini bitirmiş de kendilerine lazım olan vitamin ve mineralleri yetiştiriyorlar. İşte bunlara bu görevleri verip geliştiren, yetiştiren bir güç var. Bu güce ilahi güç diyoruz. Ve bu gücü elinde bulunduran, yöneten varlığa Allah diyoruz. Gözümüzle görmüyoruz, fakat hissediyoruz. Yarattıklarını biliyoruz, görüyoruz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.