BİR İNSANI, ALİMİ, DİN BÜYÜĞÜNÜ NASIL RAB EDİNİRİZ? -1

Bu  sorunun  cevabını  Allah  Kuran’da  şöyle  veriyor.  Pek  çok  ayette  geçen  mindunillah  ifadesi,  şöyle  uyarıyor,  Allah’ın  yanında  ama  Allahtan  daha  aşağı  mertebede  olmak  şartıyla  başka  varlıkları  Allah’ın  yanında  Allah’a  eş  ortak  koşulmasıdır.  3/ Ali İmran  64. “ De ki:  Ey  ehli  kitap!  Sizinle  bizim  aramızda  müşterek  olan  bir  söze/ilkeye  geliniz.  Allah’tan  başkasına  tapmayalım,  O’na  hiçbir  şeyi  eş  tutmayalım  ve  Allah’ın  yanında  kimimiz  kimimizi  ilahlaştırmasın.  Eğer  onlar  yine  yüz  çevirirlerse/saparlarsa  işte  o  zaman,  şahit  olunki  biz  Müslümanlarız  deyiniz.”  Kurana  ve  İslam  tarihine  baktığımızda  bütün  müşriklerin  Allah’ı  inkar  ettiklerini  görmüyoruz,  aksine  Allah’a  inandıklarını  öğreniyoruz  ve  Allah’ı  ortak  koştukları  şeylerin  zirvesine/tepesine  koyuyorlar.  Müslümanlarda gerek  ölmüş,  gerekse  yaşayan  bir  alimi,  ulemayı,  şeyhi,  sevilen  kişileri  veya  yatırları,  güya  masum  bir  anlayışla  onlara  saygıda  aşırılık  gösterip,  onlar  yanılmaz,  hata  yapmaz,  her  şeyi  bilirler,  ölmüş  olsalar da  görürler,  bütün  problemleri hatasız  çözmüşler,  gibi,  daha  Allah’a  ait  pek  çok  sıfatı  ve  yetkiyi  onlarda da  var  diye  inandık  ve  inandırıldık,  hala da  inandırılmaya  çalışılıyor.

3/Ali İmran  78,  “Ehli  kitaptan  bir  gurup, okuduklarını/söylediklerini  kitaptan  sanasınız  diye  kitabı  okurken  dillerini  eğip  bükerler.  Halbuki,  okudukları  Kitaptan  değildir,  söyledikleri  Allah  katından  olmadığı  halde,  bu  Allah  katındandır  derler.  Onlar  bile,  bile  Allah’a  iftira  ediyorlar.”   3/Ali İmran 79,   “Hiç  bir  insanın,  Allah’ın  kendisine  kitap,  hikmet  ve  Peygamberlik  vermesinden  sonra  insanlara,  Allah’ın  yanında  bana da  kul  olun benim  sözümü  din  edinin demesi  mümkün  değildir.  Bilakis  şöyle  demesi  lazım  okumakta/okutmakta  ve  öğretmekte  olduğunuz  kitap  uyarınca  Rabbine  halis  hular  olunuz.”  3/Ali İmran  80,  “Ve  size,  melekleri  ve  peygamberleri  ilahlar  edinin  diye de  emretmez.  Siz,  Müslüman  olduktan  sonra,  size  hiç  kafirliği  emreder mi? “     Burada  anlayacağımız,  beşerin  sözünü  ve  fetvasını  Allah’ın  ve  Kuran’ın  önüne  koymalarıdır.  Din  adına  alim  ve  ulemanın,  mezheplerin,  tarikatların  görüşleri  din  olarak  anlatılıyor,  bir  konuda  ayet  ne  diyor  ona  göre  söyleyelim  yerine,  hangi  mezhebe,  hangi  tarikata  ve ya  hangi  hadise  (uydurma) göre  antlım  yapılıyor  işte  Allah’ın  yanında  yedek  ilah  edinmek  bu  ve  benzerleridir.  Allah’ın  vasıflarını,  sıfatlarını,  hüküm  koyuculuğunu,  yaratılan  varlıklarda da  var  zannedip  onlarda  yapar demektir.

Din  alanında  görüş  belirtmek  için  Allah’ın  izni  olması  gerekir.  Kitap  yazarken,  Allah’ın  ne  dediğine  bakmadan,  falan  alim  şöyle  hüküm  vermiş,  falan  mezhebe  göre  böle,  bu  konuda   şu  tarikatın  şöyle  dediği  var  gibi  denirse  tehlikeli  bir  yola  sapılmış  olur.  Bizlere  kadar  ulaşan  rivayete  ve  gelen  bilgilere  göre,  insanları  isyana,  şirke  ve  ortak  koşmaya  götüren  olay,  şu  şekilde  oluyor.  Allah’ın  haram  kıldığını  helal,  helal  kıldığını  haram  demek  insanları  tanrı  edinmek  oluyor.  Dinde  hüküm  koymak  sadece  Allah’a  ait  olduğu  için,  Allah’ın  koymadığı  bir  hükmü,  şu  mezhep,  şu  alim  ,şu  tarikat  şöyle  açıklıyor,  görüşü  şudur  demek  Allah’a  şirk  koşmaktır.  Peygamberden  bu  tarafa  oluşan  din  kültürünü,  Kuran  yerine  koymak  Allah’a  ortak  koşmak  demektir.  Kuran  vahiy  olarak  Allahın  din  hükmündeki  tek  delildir,  kültür  ise  insanların  gerek  Kurandan,  gerekse  çeşitli  kültür  ve  düşüncelerden  oluşan  bilgidir,  bu  bilgi  ve  kültürden  doğru  olanından  yararlana  biliriz,  ama  dinin  bir  parçası  veya  din  diyemeyiz,  dersek  dine  ilave  olur ki,  Allah  korusun  bu  şirk  ve  ortak  koşmak  olur.                                  5/Maide  63,  “Din  adamları  ve  alimleri  onları/insanları  günah  olan  sözleri  söylemekten  ve  haram  yemekten  men  etselerdi ya.  İşledikleri  fiiller  ne  kötüdür.”   3/Ali İmran  187,  “Allah,  kendilerine  kitap   verilenlerden,  Onu  mutlaka  insanlara  açıklayacaksınız,  Onu  gizlemeyeceksiniz  diyerek  söz  almıştı.  Onlar  ise  bunu  kulak  ardı  ettiler,  Onu  az  bir  dünyalığa  değiştiler,  yaptıkları  alış  veriş  ne  kadar  kötüdür.”

Bu  konuya  bir  misalde  hadisten  verelim.  Rivayete  göre, “Adiyy b. Hatim  boynunda  altından  bir  haç  bulunduğu  halde  Peygamberimizin  huzuruna  varır.  Peygamberimiz  buda  ne  oluyor  ey  Adiyy,  şu  putu  üzerinden  at  dedi  ve  9/Tövbe  31, “Yahudiler  Allah’ın  yanında  bilginlerini/alimlerini hahamlarını,  Hıristiyanlar da  rahiplerini  ve  Meryem  oğlu  Mesihi/İsa’yı  rabler  edindiler.  Halbuki  onlara  ancak  tek  ilaha  kulluk  etmeleri  emir olundu, Allah’tan  başka  tanrı  yoktur,  Allah  bunların  ortak  koştukları  şeylerden  uzaktır.”  Ayetini  okurken  dinledim  ve  bende  Peygambere  dedim ki,   onlar  bunlara  ibadet  etmiyorlardı  dedim.  Peygamber  buyurdu ki,  Allah’ın  haram  kıldığına  helal  derler,  sizde  onların  dediğini  yapar mıydınız  bede  evet  dedim  işte  bu  anlara  ibadettir  ve  şirk,  ortak  koşmak  budur  buyurdu.” (Tirmizi  Tefsir 9, 10)   “ Onlar  size  istediklerini  helal,  istediklerini  haram  diyorlar  ve  sizlerde  onlara  uyuyordunuz dedi  bende  evet  dedim.  İşte  bunu  yapınca  onları  rab  edinmiş  oluyorsunuz  dedi.”  (Zemahşeri,  Keşşaf  II,  185, 186)  olay  budur.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.