BİR İNSANI, ALİMİ, DİN BÜYÜĞÜNÜ NASIL RAB EDİNİRİZ? -2

Bazı  din  büyüklerinde  olağanüstü  güçler  var  demek  ve  buna  inanmak,  onların  sağ  iken  ve  ölümlerinden  sonra  bazı  tasarruflarda  bulunacaklarına  inanmak  ve  iddia  etmek  insanı  Allah  korusun  şirke  sürükler.  Allah,  Peygamberlerine  ve  bizim  Peygamberimize  bile  böyle  bir  yetki  vermemiştir.  Buna  rağmen,  bir  din  büyüğünden,  tarikat  şeyhinden,  cemaat  liderinden  ve  diğer  kişilerden  böyle  bir  güç  beklemek  ve  inanmak  şirkin  alası  değil de  nedir?  insanlardan  beşer  üstü  bir  güç  beklemek,  onlara  kendilerinde  bulunmayan  ve  Allah’a  ait  olan  gücü  onlara  vermekten  başka  nedir?  7/Araf  3, “Rabbinizden  size  indirilene/Kuran’a  uyun,  Allah’ın  yanında  başka  evliyaların  peşlerinden  gitmeyin.  Ne  kadar da azınız  öğüt  alıyorsunuz.”   42/Şura 9, “Yoksa  onlar/insanlar  Allah’ın  yanında  evliyalar mı  edindiler?  Halbuki  veli  yalnız Allah’tır,  Allah,  ölüleri  diriltir  ve  her  şeye  kadirdir.”    42/Şura  6,  “Allah’ın  yanında  başka  evliya  edinenleri  Allah  daima  gözetlemektedir.  Sen  ( Peygamber)  onlara  vekil  değilsin.”

Allah,  tektir,  din  ve  kaynağı  kitapta  tektir.  Başka  kitapları  okuruz,  bilgi  ediniriz  ancak  onları  ve  yazanları  dinin  kaynağına ortak  edemeyiz.          7/Araf  188, “De ki:  Ben,  Allah’ın  istediğinden  başka  kendime  herhangi  bir  fayda  veya  zarar  verecek  güce  sahip  değilim.  Eğer  ben  gaybı   bilse  idim   elbette  kendime  daha  çok  hayır  ve  iyi  işler  yapmak  isterdim  ve  bana  o  zaman  kötülük/fenalık da  dokunmazdı.  Ben  sadece  inanan  bir  kavim  için  uyarıcı  ve  müjdeleyiciyim.”  Bizler  Peygamber de  olmayan  vasıfları  diğer  yaratılmış  varlıklara  ve  kişilere  vererek  onları  kutsallaştırıyoruz,  yani  haddimizi  aşıyoruz.  İnsanların  yazdıkları  kitaplar  kültürden  ileri  gidemezler,  din  yerine  konamazlar  yazarları da  yanılmaz,  her  konuyu  çözmüş,  halletmiş  olamazlar.  Eğer  konuları  çözüp  hallettilerse  bu  günün  sorunları  nereden  çıkıyor?  Demek ki,  halledememişler  ve  sorunlar  ortada  duruyor  ve  Kuran’a  göre  çözüm  bekliyor.  Pek çoklarının  getirdiği  çözümler  Kuran  kaynaklı  olmadığından  İslam  dışına  çıkarak,  insanları  şirke  sürüklemişlerdir.

18/Kehf  110,  De ki:  Ben,  yalnızca  sizin  gibi  bir  insanım,  bana,  ilahınızın  sadece  bir  ilah  olduğu  vahiy  edilmiştir.  Artık  her  kim,  Rabbine  kavuşmayı  umuyorsa ,  iyi  iş  ve  amel  yapsın  ve  Rabbine  ibadette  hiçbir  şeyi  ortak  koşmasın.”  Ortak  koşulan,  yanılmaz  zannedilen  ve  öyle  öğretilen  kişiler  bu  ve  benzeri  ayetleri  görmemişler,  eğer  görselerdi  bu  yanlışlığa  düşmemeleri  gerekirdi,  çünkü  Kuran  hiç  değişmemiştir,  güneş  balçıkla  sıvanamıyor.

Ne  yazıktır ki,  günümüz de  din  eğitimi,  Kuran’a  ve  öğretip  tebliğ  edici,  uygulayıcısı  olan  Peygamberimize  göre  yapılmıyor.  Maalesef,  tam  tersine  ya  mezhepler  ve  alimlerine,  ya  din  büyüğü  seviyesindeki  insanların  görüşüne  göre,  ya da  tarikatların  ileri  gelenleri  seviyesine  göre  yapılıyor.  Bu  dinin,  kaynağını  beşerileştiriyor,  beşeri  görüşleri  dinin  kaynağı  yerine  koyuluyor.  Beşeri  fikirlerin,  olduğu  yerde,  ihtilaflar  olur,  ihtilafların  olduğu  yerde  ise  din  olmaz.  4/Nisa  82, “Hala  Kuran  üzerinde  gereği  gibi  düşünmeyecekler mi?  Eğer  Kuran  Allah’tan  başkası  tarafında  gelmiş  olsaydı  Kuran’da  birçok  tutarsızlık  ve  ihtilaflar  bulurlardı.”  Allah’ın  gönderdiği  Kuran’da  hem  ifade  bakımından,  hem de  mana  ve  hüküm  bakımından  bir  bütünlük  olur.  Eğer  fetvalar  ve  görüşler  Kuran’dan  alınsa  birlik  olacak,  tartışmalarda  olmayacaktır.  16/Nahl  64, “Biz  bu  Kuran’ı  sana  sırf  hakkında  ihtilafa  düştükleri  konuları  insanlara  açıklayasın  ve  iman  eden  bir  topluma da  hidayet  ve  rahmet  olsun  diye  indirdik.”  İşte,  Kuran  bu  ve  benzeri  ayetlerle de  hem  ihtilafları  çözen,  hem de  hurafeleri  çözen  bir  kitaptır.

Birlerini  evliya  ve  velilerden  kabul  edip  peşin  onlara  paye  vermekte Kuran’a  göre  uygun  değildir.  Bir  insanın  imanlı  veya  imansız  öldüğünü  sadece  Allah  bilir.   Allah’ın  bileceği  bir  işi  neden  insanlar  peşin  olarak  veli  ve  evliya  diyor.  Hem  peşin  veli  evliya  diyorlar  arkasındanda  onları  aracı  kabul  edip,  Allah’ım  velilerin,  evliyaların  yüzü  suyu  hürmetine  duamızı  kabul  et,  işimizi  rast  getir  gibi  yalnız  Allah’tan  istememiz  gereken  duaya  hatır  sahibi  kişileri  katıyoruz.  Hatır  işleri  insanlar  arasında  olur,  ama  Allah’a  dua  için  olmaz.  2/Bakara  186, “Kullarım  sana,  Beni  sorduklarında  söyle  onlara,  Ben  çok  yakınım,  Bana  dua  ettikleri  vakit  dua  edenlerin  dileklerine  karşılık  veririm.  O  halde  kullarımda  Benim  davetime  uysunlar  ve  Bana  inansınlar ki,  doğru  yolu  bulalar.”   Ayette  kullarımda  benim  davetime  uysunlar  derken  uymadığımız  veya  uymayacağımız  şeyler  oluyor  ve  olacak ki,  uyarılıyoruz  ve  bakın  nasıl  bir  ayetle,  eğer  anlarsak,  ikaz  ediliyoruz.       27/Neml  62,  “Onlar mı  hayırlı  yoksa  darda  kalana  kendine  yalvardığı  zaman  karşılık  veren  ve  başındaki  sıkıntıyı  gideren,  sizi  yeryüzünün  hakimleri  kılan mı?  Allah’tan  başka  bir  tanrı mı  var?  Ne kadar da  kıt  düşünüyorsunuz.”  Bu  sözler,  aynı  surenin  59, 60, 61, 63üncü  ayetlerinde de  soruluyor.   Allah’ın  yanında,  Peygamberleri,  azizleri,  din  büyüklerini,  tarikat  şeyhlerini,  cemaat  liderlerini  veya  diğer  önderlerin  sıkıntılarını  gidereceklerine  inanmak  ve  zannetmek  İslam’a  uygun  davranış  değildir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.