PEYGAMBER’LER DE YANILIRLAR-2

“De ki: Ben, yalnızca sizin gibi bir insanım. Şu var ki bana İlahınızın sadece bir ilah olduğu vahyolunuyor, artık her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa iyi iş yapsın ve Rabbine ibadette hiç bir şeyi ortak koşmasın”  (18/Kehf 110)

“De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Bana ilahınızın bir tek ilah olduğu vahy olunuyor. Artık Allah’a yönelin ondan mağfiret dileyin. Ortak koşanların vay haline!” (41/Fussilet 6)

– Allah’a yönelme; iman, itaat, tevhid, ibadet ve ihlasla mümkündür. Aynı zamanda Şeytan’ın telkinlerine uymamak, Allah’ı bırakıp, başka dost (veli–evliya), uydurma şefaatçiler icat edilip, şefaat beklemek Kur’an açısından mümkün değildir.

İnsanlara, neden insan cinsinden birini elçi olarak gönderdiğini de açıklayan Allah: Yeryüzünde gezip dolaşanlar şayet melekler olsa idiler, elbette biz onlara meleklerden birini elçi gönderirdik, buyurmasına rağmen insanlar, kendilerinden birinin yine kendilerine elçi olarak gönderilmesini, kuruntuları sonucu bir türlü kabul edememişlerdir. İnsanlar oldum olası, ilahi konularda meseleyi büyütmüşler, kuruntularını ve zihinlerinde ki vehimlerini katarak; hem Allah’ın indirdiğini hem de kendilerinden kattıklarını karıştırıp, din olarak kabullenmişler ve doğru yoldan sapmışlardır. Din eğer din ise, sadece Allah’ın emri olarak benimsenir. İnsanların görüşleri din olarak karıştırılırsa, o, din olmaktan çıkar. Şirk koşanlar olarak ortaya çıkar, onun da insana faydası yerine zararı olur. İnandığını zanneden insan aldanır, eline, avucuna bir şey geçmez, sevap yerine günah kazanmış olur.

Yüce Allah yarattığı bütün canlılar için, özelliklede insanlar için Rahimdir. Bütün canlılar ve de insanlar için yaşayacakları belirli süre içinde huzurlu bir hayat geçirebilmeleri için fıtratlarına uygun ölçüleri vermiştir. Nitekim Allah kullarına dinde güçlük yüklememiştir. Kulları için kolaylığı emretmiştir. Allah hep kolaylaştırırken kullar hep zorlaştırmışlardır.

Elçi olarak gönderdiği Peygamberlerde korkar, ihtiyaç duyar, iyi gördüğü kötü olabilir. Düşündüğü olmayabilir, kimine kızabilir, kimini yanından kovmayı düşünebilir. Şüpheye düşebilir, tereddüt edebilir; yani insanlar ne yaparsa peygamberler de o işi yaparlar.

Allah gönderdiği elçiyi yanıldığında uyarıyor, ikaz ediyor. Bunu Kur’an açıklıyor, kısaca olay şöyle gelişiyor. Hz. Peygamber Kureyş kabilesinin bazı ileri gelenlerine İslam’ı anlatırken, âmâ olan Abdullah B. Ümmü Mektum Peygamber’den kendisini aydınlatmasını istemiş, fakat diğer hatırlı kişileri gücendirmek istemeyen Peygamber, âmâ olan kişi ile ilgilenememiş, âmânın ısrarına rağmen biraz da yüzünü dönmüş, ayetlerle Allah bunu tenkit ve ikaz etmiştir.

“Peygamber, âmânın kendisine gelmesinden ötürü yüzünü ekşitti, döndü Resülüm, onun halini sana kim bildirdi? Belki o temizlenecek, yahut öğüt alacak ta o öğüt ona fayda verecek” (80/Abese 1,2,3,4)

“Kendini sana muhtaç görmeyene gelince, sen ona yöneliyorsun. Oysa ki onun temizlenip arınmasından sen

sorumlu değilsin” (80/Abese 5, 6, 7)

“Fakat koşarak ve Allah’dan korkarak sana gelenle de ilgilenmiyorsun” (80/Abese 8, 9, 10)

İşte ayetler! Öğüt almak için kendisine gelene ne sebeble olursa olsun, yüzünü ekşitip, geri dönmesi sebebiyle Allah Peygamber’ini uyarıp ikaz ediyor. Böyle yapmamalısın, şu şekilde yapmalısın, şeklinde uyarıyor. Demek ki düzgün olmayan bir şey var, yanılmış, bu sebeble Allah düzeltiyor. Çünkü Peygamber de insandır ve yanılabilir. Görevini ne kadar ciddiye de alsa insan olduğunun eksikliğini ortaya çıkarıyor. Biz Müslümanlara da çıkartacağımız ders veriliyor. Ne kadar iyi ve güzel düşünseniz de insansınız, yanılırsınız. Doğruyu bulmak için Kur’an’a uyun düzelirsiniz, diyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.