RAMAZAN ORUCU ( SAVUM) (2)

Bu şartlarda olanların, orucu tutmada zorlananların bir yoksulu doyuracak şekilde fidye vermelerini emretmiştir. Kişi eğer çalıştığı işi gereği zorlanıyorsa, iş yerinden izin alma durumu da yoksa, o iş illa ki, yapılacaksa, çalışırken de zorlanıp hastalanacaksa, o zaman orucunu tutmayıp, fidye verecek ve sonraki müsait bir zamanda da orucunu tutacaktır.
Öyle çalışan insanlar var ki, çeşitli iş yerlerinde, sıcak karşısında veya diğer ağır iş ortamlarında çalışıyorlar, kısa sürelerde su içmezlerse böbrekleri zarar görecek ve sağlıkları bozulacaktır. Allah insanı yaratırken ezeli ilmiyle, böyle zorlukların olacağını bildiği için ayette Allah sizin için zorluk istemez, kolaylık ister buyurmuştur. Kadınların özel halleri hastalıktır. Kendi istekleri dışında , çocuk doğurmaları için, Allah’ın onlara verdiği bir kanundur. Kadınlar o zaman özürlü sayılırlar ve Allah’ın müsaade ettiği ruhsatı kullanıp, oruçlarını tutmayabilirler. Ancak zorlanmıyorlarsa, sonradan da tutmaları zor olacaksa, yani ev halkı oruç tutmazken zor olacaksa özürlü ve hasta olduklarından hem oruçlarını tutarlar ve hem de namazlarını kılarlar. Kadınlar özel günlerinde pis değillerdir, temizdirler ve zorunlu olarak ilahi kanuna tabidirler onun için oruçlarını tutmaları ve namazlarını kılmaları için hiç bir sakınca yoktur. Bunun dışında ki, açıklamalar sadece ayete aykırı ve kulaktan dolma bilgilerdir. Allah’ın hükmü sadece yine Allah’ın hükmüyle kaldırılır, başka fetvalarla kaldırılamaz. İnsanların, fetvaları din olmaz, sadece görüştür. Dinin koyucusu ve koruyucusu yalnız Allah’tır. İğne durumu, yaptırılan iğne, oruçlu için vitamin ve besleyici doyurucu olmamalıdır. Besleyici ve doyurucu, vitamin, gıda değerindeki iğneler yemek ve içmekle aynı değerdedir, orucu bozar. Bu tip iğneler orucunu açtıktan sonra vurdurulmalıdır. Bunların dışındaki iğneler, yani vitamin, gıda, besleyici, doyurucu olmayan iğneler orucu bozmazlar. Orucu şu üç yapılan şart ve fiil, bunlara bağlı haller bozar. 1) Bilerek ve isteyerek, yemek ve yemek hükmündeki, vitamin, besleyici, doyurucu, gıda verici yiyecek, içecek haplar, ilaçlar, spreyler gibiler. 2) Bilerek ve isteyerek, su başta olmak üzere çeşitli sıvı cinsinden maddeler. 3) Bilerek ve isteyerek, cinsi münasebet ve bunlara bağlı çeşitli şehvetle boşalmalardır. Kur’an her devri aynı kalıba koyan bir kural getirmemiştir. Her devrin farklı özelliklerine göre ihtiyacını karşılamaya uygun ufuk çizgileri önümüze koyar. Mesela, Allah Kur’an da bizlere ruhsat diye bir kolaylığı emrediyor. Bu ruhsatı kullanma, insan için zamana ve şartlara göre değişir. Ruhsatı, kullanacak kişi, kendi kendisinin fakihi olacak, yani kendi durumunu, kendisi vicdanı ile değerlendirip kararını verecektir. Yine hasta ve yolcular, zorlananlar, Allah’ın müsaade ettiği ruhsatı kullanacaklardır. Ruhsatı, kullanmayıp, zorlanmanın da günah olduğunu bilmeleri gerekir. Diyelim ki, bir Müslüman, hasta, yolcu veya çalıştığı işinden dolay oruç tuttuğunda zorlanacaksa, dengesi bozulup bünyesine zarar verecek ve zayıflayacak hasta olacaksa, bu mazeretinden dolayı Allah’ın verdiği ruhsatı kullanıp, orucunu sonraki müsait bir zamanda tutmak üzere orucunu tutmayacaktır. Hamile olan veya çocuk emziren kadınlar da kendi sağlıklarını ve çocuğunun sağlığına göre hareket edip ruhsatı kullanacak, orucunu tutmayıp sonraki müsait bir zamanda tutabilecektir.
Orucu kutuplarda nasıl tutacaklar için de, ortak akıl çözümü şöyle oluşmuştur. En yakın bölgelere göre ayarlanıp oruçlarını tutacaklar ve namazlarını da ona göre kılacaklardır. Allah’ın verdiği ruhsatı, hiç kimse yok sayamaz ve zorlaştıramaz.
Ramazan orucunu kasten bozanların iki ay arka arkaya oruç kefareti tutar ve kaza eder deniliyor. Bu Kur’an a göre doğru değildir. Halk arasında 61 gün, bozulan orucun kaza kefareti olarak bilinir. Eğer böyle bir kaza kefareti olsa idi, bu cezayı Allah Kur’an da açıklardı. Nasıl ki, hasta olanı, yolcu olanı ve zorlananları açıklamışsa onu da açıklardı. Demek ki böyle bir 61 gün keffaret orucu tutmak yoktur. Zaten kasten oruç bozanlar ömür boyu oruç tutsalar yine cezadan kurtulamazlar. Bunlar ilk önce Allah’a tövbe edecekler, bir daha böyle bir hataya düşmemeye Allah’a söz verip affedilmelerini isteyeceklerdir. Tövbe, pişman olmaktır ve iki ay arka, arkaya oruç tutmaktan daha kıymetlidir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.