MÜMİN VE MÜŞRİK ARASINDAKİ FARK NEDİR?-4
43/ Zuhruf 5. “ Siz, haddi aşan kimseler oldunuz diye sizi Kuran’la uyarmaktan vaz mı geçelim?” 43/ Zuhruf 44. Doğrusu Kuran, sana ve kavmine bir öğüttür, ilerde ahrette, Kuran’dan sorumlu tutulacaksınız.” Bu ayet ve diğer ayetler bize, İslam dininin ve akidesinin kaynağının sadece Kuran olduğunu açıklamaktadır. Allah’ın dışında kim olursa olsun hiç kimsenin görüşü ve beyanı İslam’ın ve dinin kaynağı olamaz. Kuran dışındaki sözler, Kuranın su üstündeki çer çöp ve köpük benzetmesine benzer 13/ Rad 17. yani din koyma konusunda işe yaramayan cüruflardır, yararlanıp fikir edinmek olur, ama din edinip hüküm koydurmak olamaz.
Dinimizin bir kitabı, birde Nebisi yani Peygamberi vardır. Kitap, Allah tarafından, Nebiye gönderilen dini hükümlerdir. Nebimiz, kendisine Allah tarafından gönderilen Kuran’a uymak ve O’nu tebliğ etmekle görevlidir. 7/ Araf 203. “ Onlara bir ayet getirmediğin zaman, bir yerden derleseydin ya derler. De ki: Rabbim tarafından bana ne vahiy edilirse ben ona uyarım.” Nebimiz, Kuran’a uymak zorunda olduğu için, Nebinin sünneti Kuran’ın içindeki ayetlerin teorikten pratiğe uygulamasıdır. Bu yol uydurma ve yanlış rivayetlerden korunmayı gerektirir. Yani her söylenilen söz sünnet veya hadis değildir, eğer Kuranla uyuşuyorsa doğru, uyuşmuyorsa o söz ve hadis doğru değildir. Onun için Nebiler, yani Peygamberler insanlardan veya inandım, Müslüman’ım diyenleri Allah’a şikayette bulunacaklardır.
Hz. Muhammed, 25/ Furkan 30. “ Öbür dünyada elçi diyecek ki: Yarabbi benim kavmim bu Kuran’ı terk ettiler, ( hayatlarından devre dışı tuttular).” Akait, fıkıh, kelam gibi konularda oluşturulmuş mezhepler ( yani görüşler) vardır. bu mezheplere ait kitaplarda Kuran’a ters düşen konular olacak ki, Allah, Kuran’da, Nebimiz sözüyle insanları uyarmaktadır. Zaten bugünde bu sözlerin, mezheplerin büyük bir kısmı ne yazıktır ki, Kuran’la ters düşüp çelişmektedir. Bu ters mezhepleri yani görüşleri Kuran’la düzeltmek ise her çağın, zamanın Müslüman’larına düşen farz bir görevdir. İsa Nebi de şöyle uyarmıştır Kuran’da. 5/ Maide 116. “ Allah: Ey Meryem oğlu İsa insanlara, Beni ve anamı, Allah’ın yanında iki tanrı edinin diye sen mi dedin, buyurduğu zaman, İsa, haşa Seni tenzih ederim, hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz. Hem ben söyleseydim Sen onu şüphesiz bilirdin, Sen benim içimdekini niyetimi bilirsin, halbuki ben Senin zatında olanı bilmem, gizlilikleri eksiksiz bilen yalnızca Sensin.” 5/ Maide 117. “ Ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim. Benim de Rabbim, sizinde Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin dedim. İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerinde kontrolcü ben idim, beni vefat ettirip ölünce, artık onlar üzerine gözetleyici yalnız Sen oldun. Sen, her şeyi hakkıyla görensin.” Dini, menfaatlerine alet edenler hiçbir zaman eksik olmamıştır. Bunlar ilim sahibi ve etkili kimseler ise, dine çok büyük zararları olur. Yani kimin ne niyette olduğu bilinemediğinden dikkatli olunması gerekir, din adına ortaya konan konu ve görüşler Kuran’a uygunsa tamam, ama uygun değilse o görüşü mezhebi kafadan silip, yerine Kuran’a uygun görüşü kabullenmeliyiz.