SORU- CEVAP -47-

 

 

 

 

 

Felak Suresi bütün yaratılmışların şerrinden
ve yapamayacakları, güçleri yetmediğinden
kimseye yardım edemeyecekleri
için onlardan değil Fatiha Suresinde “Yalnız
Senden yarım ve medet bekleriz.” 1/
Fatiha, 5 ayetine uygun inanıp, iman edilmesini
ve amel yapılmasını istiyor.
Düğümlere üfleyerek veya üfleterek,
tılsımlara sığınarak, muska takarak, nazar
boncuğuna güvenip sığınarak, fal bakıp
baktırarak, yıldız name gibi zırvaların kutsallığına
inanılıp, yardım ve medet bekleyerek
onlara sığınmak, Fatiha beşinci ayete
göre Allah’a güvenmemek, Kur’an’a inanmamak,
peygambere uymamaktır ki bu
şirk ve ortak koşmak anlamındadır. Bugün
bunların daniskası yapılmıyor mu?
Hatta psikolojilerini, dengelerini bozan,
vahimlerini ortaya koyup rüyalarında Allah’ı
gördüklerini söyleyenlere rastlarsınız.
Bunu da dindarlık ve din adına insanları
etkilemek için yaparlar. Ama bunun şirk
olduğuna nedense inanmazlar. Halbuki Allah
Kur’an da şöyle buyuruyor.
“Gözler Allah’ı görmezler, Allah gözleri
görür.” 6/Enam, 103
Allah bizim gibi bir şekil değildir. Gözle
görünür bir varlık değildir. Allah hissedilir
ve gücüyle yaptığı ve yarattığı şeylerle anlaşılır
inanılır. Onun için böyle yalnız bir Allah’a
sığınılır, güvenilir, teslim olunur.
Felak Suresinde büyü ve sihirden de
Allah’a sığınılması isteniyor. Büyü ve sihrin
tarifini şöyle diyebiliriz. Hile, komplo,
aldatma, tuzak ve kötü düzen yani bir şeyi
gerçek olduğundan farklı gösterip insanları
istismar edip kandırmak ve aldatmaktır.
Bu yanlışlıkların Yahudi inancından,
Müslüman inancına geçtiği hem Kur’an da
hem de tarihi vakalarda açıklanıp bildiriyor.
Tevrat’a sırt çeviren, Tevrat’ı okuyup
anlamayan o zamanın insanları kabala(gelenek)
adını verdikleri çeşitli duyumlara ve
söylentilere inanıp kitapları Tevrat’ı devre
dışı bırakmışlardır.
Kitaplarını devre dışı bırakıp, geleneklerini
kulaktan duyma sözleri din edinme anlayışı
ne yazık ki sonradan Müslümanlara
da geçmiştir. Bu bulaşıcı hastalık zihniyeti,
Allah’ın arı, duru, saf, temiz din anlayışı yerine
karma, hem Allah dan gelen, hem de
insanlardan, katışan ortak bir din anlayışı
geri planlara atılmış, öncelik insanlardan
oluşturulan dine verilmiştir.
Allah Kur’an da, geçmiş milletlerini hikaye
ve inançlarını anlatırken, boşa ve hikaye
olsun diye anlatmıyor. Yapılan yanlışlıklara
dikkatimizi çekiyor ve sizler de onlar
gibi yanlışlıklara düşmeyin diyor.
Allah’ın farklı şekilde insanlara emanet
olarak, imtihan vesilesi kıldığı, mal, can, çocuk,
makam gibi benzeri şeyler için, sakın
ola ki kıskançlık yapmayın, sizde olmayan
imkanları olanlara çok görmeyin. Çeşitli
hilelerle, zorbalıklarla, haksızlıklarla, hırsızlıklarla
onlara sahip olmaya kalkmayın.
Allah sizden daha iyi bildiği için, doğru ve
helal dan gücünüz kapasiteniz karşılığı kazanacağınız
sizin için daha hayırlıdır.
HASED. Bende yok onda da olmasın,
bende var, onda olmasın, ondaki de benim
olsun demektir. Bu düşünce ve tavır Allah’a
itirazıdır. Allah kime neyi vereceğini
en iyi şekilde bilerek verendir.
Yine Allah Kur’an okuyacağınız zaman
gerekli hazırlığı şöyle yapın diyor. EuzübillahimineşşeytanirracimBismillahirrahmanirtrahim,
deyin buyuruyor.
“Bundan böyle Kur’an okuyacağınız zaman
öncelikle kovulmuş şeytandan Allah’a
sığınırım.” 16/Nahl, 98
Buna istiaze, besmele denir. Besmele
Allah’ın sayesinde ve Allah’ın verdiği imkan
ve güçle bir şeyi yaptığının bilincinde
olmak demektir. Yani Allah’ım sen ne verdiysen
onların farkındayım, bütün nimetleri
veren sensin, senden bağımsız bir nimet
ve varlık yoktur ki diye kulluk senedinin
altına atılan bir imzadır.
Yani kısaca istiaze besmele, vahy – akıl
diyaloğuna yönelik insanın iç saldırılarına
önlem olmak için tedbirdir. İnsanın iradesini
şeytana bırakmayarak tedbirini almasıdır.
Şöyle bir hadis rivayet edilir.

#kemalyavuz

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.