ÖĞRENCİ KAMU GÖREVİ (PARA) İSTİYOR

“Sevdiğiniz işi yapın. Kendinizi hangi meslekte daha mutlu hissediyorsanız onu yapın.” denildi bunca sene. Şartlar izin veriyor mu, hiç hesaba  katmadan konuştular öylesine. İnsan elbette yapmaktan mutlu olduğu işi meslek edinmek ister. Yaptığı işi severek, eğlenerek yapmak ister. Fakat günümüz şartları psikolojimize, bilgimize, yeteneğimize uygun meslekleri yapmamıza izin vermiyor.

Geçtiğimiz günlerde açıklanan LYS sonuçlarıyla birlikte tercihler yapıldı. 2016’ya göre yaklaşık  dört katı fazla yani 214 bin 430 boş kontenjan kaldı. Adaylar tarafından tercih edilebilecek 998 bölümün (KKTC ve açıköğretim hariç) 201’i tüm kontenjanlarını doldurdu. Yüzde 100 dolan bölümlerin başında hukuk geldi. 15 bin 745 kontenjanın tümü doldu. Hukuktan sonra sırayı 14 bin 538 kontenjanla ilahiyat bölümleri izledi. İlahiyattaki doluluk şaşırtıcı, çünkü artık adaylar YGS ile değil LYS ile alınıyor, yani adaylar tek sınava değil üç sınava girmek zorundalar ilahiyat fakültesine girmek için. Daha önce YGS-5 puan türüyle alan ilahiyat, bu yılki düzenlemeyle LYS sonrası hesaplanan TS-1 ile öğrenci kabul etti. Yapılan düzenlemeyle ek puan ön lisans programlarıyla sınırlandırıldığı için, imam hatip mezunları ilahiyatı seçtiğinde ek puan da alamadı. Şaşırtıcı olan taraf buna rağmen bölümün tüm kontenjanlarının dolu olmasıydı. Uzmanlara göre, bunun nedenleri şöyle, İmam hatipli öğrenci sayısının fazlalığı, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği bölümünün üç yıl önce kaldırılmasıyla ilahiyat mezunlarının formasyonla öğretmen olabilmesi ve bu alandaki atamaların yüksek oluşu. Adayların bu bölümde ‘gelecek görmesi’ kontenjaları doldurdu. Posta hizmetleri, ceza infaz ve güvenlik hizmetleri gibi bölümlerde de yüzde 100 doluluk yaşandı. Nedeni ise adayların ‘garanti iş’ beklentisi. Sanat tarihi,  Kore dili ve edebiyatı, klasik arkeoloji gibi alanlardaki doluluğu ise uzmanlar, adayların işini şansa bırakmayıp, bir bölüme yerleşme isteği olarak açıkladı.

Adayların duruma garanti iş gözüyle bakması gibi bir bakış açısı bulunduğu için durum çok şaşırtıcı değil. Belki bir bakıma haklı da bir bakış açısı fakat bir o kadar da üzücü. Yapmak istemediğimiz bir şeyi yapmak zorunda olmanın verdiği dayatmayla ne kadar verimli olabiliriz ki? Sadece garanti iş diyip bir mesleğe odaklanmak çok yanlış bana göre. Düşünmeden hareket ediyoruz, önemli olanın maneviyatımızın, ruh halimizin olduğununun şuurunda olmadan, bilinçsizce. Mesele paraysa sevdiğin işte de para kazanabilirsin ki, yeter ki kafanı çalıştır. Örneğin insanlar sokak sanatçılığı yaparken bir anda zirveye çıkabiliyorlar. Pes etmeden devam ediyorlar ve sonunda emeklerinin karşılığı olarak sevdiği işten para kazanıyorlar. Düşünsenize böyle olduğu zaman çalışmış bile sayılmıyorsunuz. Sadece bir hobinizi gerçekleştirmiş oluyorsunuz. Şikayet etmiyorsunuz, ah şöyle yoruldum vah böyle bittim falan, hiçbiri yok.

Görüyorum ki yalnızca paranın saadet getireceğini düşünen bir nesil yetişiyor. Çok üzücü, endişe verici. Bu durumda şunu artık kabul edelim ki, psikolojik olarak tamamen umutsuz vakayız.

#selmakösedağ

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.