KIYAS


Kıyasın kelime anlamı; bir şeyi ölçmek karşılaştırmak, iki konu arasındaki benzerlikleri tespit etmektir. Yani dini hükmü Allah tarafından belirlenmiş bir konuya bakarak, dini hükmü açıklanmamış bir konuyu teşbih yani benzeterek ictihad edip uygulamaktır.
Kıyasın hükmü: Kitap (Kur’an) gibi kesinlik ifade etmez. Kıyas bir nevi ictihad olduğu için kendi başına bir hüküm delil bildiremez.
“Allah yaptığından sorumlu tutulamaz; onlar ise sorguya çekileceklerdir.” (21/Enbiya, 23)
Buna göre, hiç kimsenin, niçin bu din hükmü Allah’a aittir de, başkasına ait değildir demesi doğru olmaz. Yine hiç kimsenin, Allah niçin bu şeye bir sebep tayin etti de öbürünü sebepsiz bıraktı, demesi de doğru olmaz. İnsanın böyle bir soru sorması, Allah’a karşı gelmesi ve dinde küfre girmesi anlamına gelir. Kıyas bir nevi ictihaddır, onun için yanılma ihtimali vardır. Hâlbuki din, Allah’ın emridir. Hatadan uzaktır ve kesin hüküm ifade eder.
“Bu ümmet bir süre Allah’ın kitabı ile amel eder bir süre onun elçisinin sünnetiyle amel eder, bir süre reyi ile amel eder. Rey ile amel ettiği zaman, onlar hem kendileri sapar, hem de başkalarını saptırırlar.” rivayeti var
(Ebu Ya’la Müsned’den Suyuti el Cami us Sağır, feyzül Kadir, C III SAYFA 256)
Muhaddisler, fakihler, imamlar kıyasta da aynı görüş-
te değillerdir.
1) Hakkında hüküm bulunan bir konuda asla kıyasa yer yoktur. Bu görüşte olanlar (İmam Şafi) ve (İmam Ahmet bin Hanbel)
2) Kıyas, kati delillerle çatışmaz, ancak zanni delilerle çatışabilir (İmam Hanefi) (İmam maliki)
3) Dini hükme aykırı sahih, doğru bir kıyas bulunamaz. Dini hükümle çatışan kıyaslar fasittir. (İbni Keyyim, İlam, Fizeki)
-İnsanlara öğretilmiş bazı adetler vardır ki, insanlar o adetlere bağlı kalmayı, dine bağlı kalmak gibi görürler. Halbuki din Allah’a aittir. Değişmez. Adetler insanların meydana getirdikleri ve uydukları şeylerdir. Dinin hüküm koymadığı hususlar serbest bırakılmıştır.
Kısaca özetleyecek olursak:
1) Din yalnız Allah’a aittir ve hükmü çerçevesi eksiksiz açıklanarak Kur’an’da belirtilmiştir.
2) Hadis ve sünneti yok sayıyor, inkâr ediyor diyenlere, Kur’an’la çelişmeyen hadislerden misaller verdik. Bunu diyenler iftira ederler. Hadis, sünnet elbette vardır. Ama dinin kaynağı değildir. Biz şunu diyoruz: Hükmü Allah’a ait olan dini, Hz. Peygamberin anlaşılır bir şekilde gözle görülür yaşanır hale getirip uygulamasıdır. Bunlar yaşanıp uygulanırken elbette Hz. Peygamber söz söylemiştir. Bu hadistir. Dinde eksiği tamamlamak için değil de, uygulamakla ilgili sözleri hadistir ve uyguladığı, yaptığı teorikten pratiğe dönüştürdüğü de sünnettir demeliyiz.
3) İcma da hükmü Allah’a ait olan dinin zamana ve şartlara göre açıklanmasıdır. Mesela bazı zamanlarda nafile namaz kılınır. O şartlarda uygun olabilir, şimdi şu zamanda Kur’an okuyup anlamak, ilim tahsil etmek, Kur’an’dan anlaşılan konuları fikirleri birleştirip projeler üretmek şüphesiz daha sevap ve faziletli bir iştir. İşte zamana şartlara ve mekana göre hükümleri açıklamak ve uygulamak o zaman ki ihtiyaca göre, önemlerinin azalıp çoğalması buna göre ayarlanır. Ayette savaş için bağlanıp beslenen atlar bulundurun diyor. Şimdi uçağın tankın bilgisayarlı, uzaktan kumandalı aletlerin olduğu bir çağda ayetleri ona göre anlayıp uygulamayı faydalı hale getirmektir. Anlatmak istediğimiz konu, çırpındığımız husus budur. Namaz yalnız insanın kendisine sevabı olan bir ibadettir. Ama Kur’an’ı okuyup ilimlerle bütünleştirip bütün insanlığa faydalı olacak fikir üretmek, hayatı kolaylaştırıcı hale getirmek daha önemli ve mükâfatlı bir iştir.
4) Kıyası da aynı anlamak ve açıklayıp uygulamak Kur’an’a uygun olanı budur. Düşüncemizi zihnimizi Allah’ın emri ve dini Kur’an’ı anlamaya verirsek, Allah aklımızı açacak ufkumuzu genişletecektir. Yeter ki başkalarına teslim olmayalım. Dini yalnız Allah’a teslim edelim.
PEYGAMBER’LER DE YANILIRLAR
Peygamber, Farsça bir kelime olup, haberci, Allah’dan haber getiren anlamındadır. Kur’an’da Resül, nebi olarak geçer. Resül, nebi; Allah tarafından, kendisiyle insanlara haber gönderilen insandır. Peygamberler de yaptıklarından sorguya çekilecekler ve de yanılan, hata yapan insanlardır. Yanılmayan, masum, günahtan korunmuş kimseler olmayıp, kendi kendilerini günahtan koruyan, alıkoyan kimselerdir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.